Huzurluyum; kahvem yanımda, karşımda deniz ve bilgisayarımın dili yok. Bilgisayarımın dili yok arkadaşlar canım bilgisayarım ya. Ne çok biliyor dili olanlar her şeyi. Valla bilgisayarıma artık daha iyi davranacağım. Bugün temizleyim onu ayna gibi parlasın. Dili olanlardan daha çok hak ediyor parlamayı. Bi de unutamayayım yeni defter alacağım. O da parlasın anasını satayım. Durun kahvemden bi yudum alayım, soğumasın. Her sabah kahvaltı yapmadan önce, büyük bi fincan türk kahvesi içerim ve kahvemi sade içmeyi severim.
Yakın ama uzun bi zamandır kendimi kaybolmuş hissediyordum, tüm gücümü yitirmiş, o heyecanlı küçük kızı kaybetmiş… Bu sabah bi şey oldu. Ne olduğunu sonradan anladım ve inanır mısınız ben genelde her şeyi hep sonradan anlarım… Muhtaç olduğum kudret damarlarımdaki asil kanda mevcutmuş arkadaşlar. Canım Atatürk ya sen nasıl bi adamsın? Devlet meselelerinin haricinde bile lafların insanın önünü aydınlatmaya nasıl sebep olabiliyor?
Öveceğim bugün her şeyi, herkesi. “Hayat kısa, kuşlar uçuyor…” ürkütmeyin şu kuşu adamı delirtmeyin burada valla. Sonra bela olur bak o kuş size. Kuş deyip geçmeyin he. Cümlelerim arasındaki bağlar kopabilir, okurken oha bundan bu ne alaka denebilir ama ben yazarken o kadar anlamlı ki her kelime şu an… Her şey de sizin için değil arkadaşlar kusura bakmayın. Boşuna demiyorum yazılarımı ilkinden okumaya başlayın diye…
Eski yazılarıma bi göz attım şöyle, sonra da yenilerine. Eskiden ne güzel yazarmışım be. Umut doluymuşum, hayat doluymuşum… Sonradan anladığım ve aslında hiç istemeyerek yaptığım her şey o zamana ait ama yine de güç barındırıyormuş içinde. İşte, o gücü tekrar buldum şimdi içimde. Aslında hiç gitmemişti ama ben güçlü olmak istememiştim bi süre. Yokluğunda anladım güçlü yanımı çocuk yanımdan daha çok sevdiğimi ama çocuk yanımın da hiç gitmesini istemediğimi…
Çocuk yanım benim neşem, heyecanım, özgürlüğüm, umudum, hayallerim… Güçlü yanım ise yaşama tutunuş biçimim. Biri olmazsa diğeri eksik, diğeri olursa öbürü deli. Ben bu süreçte güçlü yanımı ekarte ettiğim için delirdim. Kızmıyorum kendime ama delirmek de gerekiyor bazen hayatta. Zaten tüm dengeler yerli yerinde olsa da deliyim ben. O da iyi ama. İyiyim abi ben. Mis gibi insanım anasını satayım. Özgüvenimi de kaybetmiştim bak bu yazıyı yazarken onu da anımsadım. Mis gibiyim, çok güzelim, işime geldiği gibiyim. Tabii ki işime geldiği gibiyim. Benim hayatımda benim işime nasıl geliyorsa öyleyim. Kendi başına eğlenebilen, dostlarına kıymet veren, huzuru kendinde bulan, ailesini her zaman önemseyen, küçük şeylerle mutlu olan, mutsuzlukların sonundan daima ders çıkaran, zamanı gelince sıçtırmayın öyle işin içine diyen, yavru kedi görünce içi eriyen, hatasını anlayan, gerektiği zaman özrünü de dileyen, yaptığının her zaman arkasında duran, yapacağının garantisini vermeyen, doğru, dürüst… E daha da ne? Helal sana be melo!
Kimseye verecek hesabım yok. Bu benim hayatım; yanlışıyla, doğrusuyla, yokuşuyla, virajıyla, görüneniyle, görünmeziyle hepsi benim ve hiçbirinden vazgeçmeyeceğim. Yine saçma sapan filmlerin sonunda ağlayacağım, mutsuz sonlara sinirleneceğim, gece boyu uyumadan o diziyi izleyeceğim. Bir kitaba başlarken de önce yine sonunu okuyacağım, içinde kendimi hayal edeceğim. Her film ve kitabın etkisinden çıkmak için zorlanacağım, hatta o etkiyle günlerimi geçireceğim. Hayallerimin peşinden koşacağım, koşarken takılacağım ama kanımı silip yoluma devam edeceğim. Siz ben misiniz ki beni anlayacaksınız? Kimseye kendimi anlatmak için çabalamayacağım, anlatmam gereken durumlar olacak ama ikna etmek için uğraşmayacağım. Bu hayat benim dostlarım; istersem Dünya’yı kare de sanırım, google’dan araştırıp geoit olduğunu da aklıma kazırım.
Not: Arkadaşlar bilime saygımız var Dünya geoit, haberiniz olsun.
He bi de şuraya bu yazıyı yazdığım tarihi bırakayım 24.07.2022
Arada geliyor böyle uzun uzadıya bi şeyler, sıkıldıysanız çok da şaapmayın.